Saturday, November 24, 2012
Tuesday, October 30, 2012
Statement Necklace
Zara'dan cok haz etmiyorum ancak, bu sene aksesuar alaninda gercekten kendisini
astigini soylemek istiyorum. Asagidaki ve bu siralar cok moda olan
kolyeyi yaklasik bir ay kadar once aldim. Sifir yaka, ince siyah bir
kazak, koyu renk bir kot ve siyah topuklu ayakkabi ile hakikaten insani 'effortless chic'
yapabiliyor.
Yazin gorup begendigim 'Cok abartili, bunu sanirim takamam' deyip, almadigim ve artik satilmayan asagidaki
kolye icinde cok pismanim. 'Statement Necklace' lar cidden zamandan kazandiran parcalarmis da benim haberim yokmus.
Yukaridaki kolye fotograflarini Zara Online'da ararken asagidaki elbiseyi de cok begendim ama keske duz siyahi olsaymis...Elbisede kocaman cicek desenleri ve kare en dayanamadigim iki sey.
Falling in love
Asagidaki resmi, ic bayiltan, hayat enerjimi emen 'is ve isci guvenligi' e-dersinde ekrandan bizzat kendim cektim...Konumuz: "dusme". Bakalim 'dusme'nin tanimi neymis:
Canim konuyu 'falling in love' a baglamak istedi, ve su cumleyi olusturdum: Love is defined as any action that results in the
weight of your heart not being supported by your brain, typically
because of an off-balance situation…
Su yasimda, beynimin bir lobu hala hayal dunyasinda. Sanirim hicbir zaman olgun biri olamayacagim.
Su yasimda, beynimin bir lobu hala hayal dunyasinda. Sanirim hicbir zaman olgun biri olamayacagim.
Friday, October 26, 2012
Swiss Beauty
Gorusmeyeli bir seneden fazla oldu ama sagolsun ortak tanidiklarin agzi buzulemedigi icin ister istemez birbirimizin hayatinda ne var ne yok tum haberlerimizi aldik. Nerden esmis bilmiyorum, o kadar dusuncesiz insan kalkip, gunu bahane edip bana telefon acmak istemis.
Tam telefonu kapatirken: (nasil aklima geldi gercekten hicbir fikrim yok illa ki bir laf sokucam ve uste kalicam ya sanirim onun acisiyla )
‘Bana ev tebrigi icin getirdigin orkideyi nasil bir enerji ile suladim bilemiyorum…Tum orkidelerim yasiyor, hepsi bir suru yaprak cikardilar, bir tek senin zavalli orkiden soldu.' dedim…'sanirim orkideye bakarken, seni dusundum ve olusan negatif enerji bitkiyi mahvetti...'
Ikimizde gulduk. Hatta O, bildigin koca bir kahkaha patlatti. Neden nicin diye cok sormadi…Vedalasip telefonu kapattik.
Telefonlasmamizdan uc gun sonra ben isteyken, postaneden gelip posta kutusuna bir uyari kagidi birakmislar. Kesin sigorta sirketinden angarya bir mektuptur diye dusundum. Ertesi gun postaneye gittigimde masadaki gorevli iceriden boyu 1 metreyi geckin karton bir kutu getirirken‚ ''Yok artik bu benim degildir heralde..'' diye aklimdan gecirdim. Kutu bana dogru yaklastikca, sol taraftaki orkide figurunu ve kutunun uzerindeki yazilari gordum. Bendeki jeton iste o zaman dustu…
Hayatta hicbir zaman arsiz biri olmadim. Hic kimseden hosuma giden seyleri bana almalari icin imalarda, israrda bulunmadim. Zamandan ve ozel tarihlerden, paradan bagimsiz, sebepsiz, gercekten gonulden gelen, dusunulmus oldugumu hatirlatan hediyeler, jestler beni cok cok mutlu etti.
Bu postu yazmaya basladigim ekranin altinda duran, elime tutusturulmus, belki verenin bile unuttugu, yesil bir tas var mesela.
Swiss Beauty yani diger adiyla Burrageara Nelly Isler |
Telefonda o ettigim lafi dusundugumde ve her aksam eve gelip su cicegi karsimda gordugumde nasil eziliyorum anlatamam. Konusacak dunya kadar konu varken, nasil oldu da coktan kompost’a girmis salak bir cicegin derdine dustum, nasil oldu da konuyu solmus cicege getirdim? Kendime zorla o orkideyi ismarlattim. Keske o koca dilimi esek arisi soksadi. Hay elim kirilsaydi o telefonu acmasaydim…Sadece bana orkideyi hediye eden insani dusunerek o orkideyi soldurabiliyorsam, icine dustugum psikoloji ve hissettigim eziklikle eve yeni gelen bu orkide heran alev alabilir.
Tuesday, October 23, 2012
Signorina
Tam 19 aylik parfum orucumu asagidaki muhtesem seyle bozdum! Almak istediklerimin, hosuma gidenlerin listesi cok cok uzun ama artik eskisi gibi abartmiycam!
Ablalari, sunun guzelligine bir bakin hele? Sabah siktiktan sonra oturma odamdaki beyaz cam sehpa uzerine oylece biraktim kendisini:) Ona adeta bir biblo gibi davraniyorum :)) Tam bir yaz kokusu ama bu ulkede yazin gelmesini beklersem, bunu kullanmak icin daha cok beklerim gibime geliyor. O yuzden uzun zamandir Almanya'da parfum konusunda mevsimlerden bagimsiz olarak tercih yapiyorum.
Thursday, October 11, 2012
Sunday, October 07, 2012
Kurbaga Prens ve Rapunzel
Bunlara bayildim!Super bir pazar gecirmemi sagladilar...
Aslinda hikayeyi hepimiz biliyoruz. Kurbaga kuyudan cikar, prenses kurbagadan topu kuyudan cikarmasini emreder . Ama kurbaga prensesten topu cikarmasi icin ona "rica etmesini" nasihatler...En sonunda prenses kurbagayi oper ve........
(Prensesin saclara ve kaslara gel!!!)
Bu hikayede de, Prens Rapunzelin saclarini kuleden uzatmasini ister...Ama Rapunzel saclarini bakima alir :)) Jojoba yagi olayina ayri bir koptum...
Saturday, September 29, 2012
Sunday, September 16, 2012
Stil onerisi...
Maskulen tarzi seven bayanlar!! Bu onerim sizler icin. Yarin kosa kosa gidip, Koctas'tan bir tane yangin tupu, net a porter'dan da yukaridaki 2013 Alexander Wang ayakkabilari aliyorsunuz ve maskulen tarzin dibine vuruyorsunuz...
Aaaa...Biyik birakmayi da unutmayin. Emin olun cok daha cekici ve cool olacaksiniz...
Friday, September 14, 2012
5 kasım 1945
çiçekli badem ağaçlarını unut.
değmez bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
islak saçlarını güneşte kurut:
olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın
nemli, ağır kızıltılar...
sevgilim, sevgilim,
mevsim sonbahar...
(piraye icin yazilmis saat 21-22 siirleri)
değmez bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
islak saçlarını güneşte kurut:
olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın
nemli, ağır kızıltılar...
sevgilim, sevgilim,
mevsim sonbahar...
(piraye icin yazilmis saat 21-22 siirleri)
Friday, September 07, 2012
Kaderimin oyunu
Eger, sabahin onunda beynimin bir kosesinde bu sarkiyi loopuma taktiysam, tabi ki bir sebebi var. Sahiden hayatta neyin, ne zaman, ne sekilde karsiniza cikacagi hic belli olmuyor. Iste biz agzimiz kocaman acik bir sekilde olanlari izlerken teselliyi tum olanlara 'kader' demekte buluyoruz. Gercekten soruyorum: Bana kaderimin bir oyunu mu bu?
Sunday, August 26, 2012
Fikir
Yukaridaki mumlari IKEA'dan aldim ve epey bir zaman once bittiler. Bu sabah cam coplerimi renklerine gore ayirirken, bunlari neden attigimi ve aslinda saklayabilecegimi dusundum. Ikisini de guzelce temizleyip, pembenin icine yeni bir mum, mor olanin icine de minyatur ve canli gulumu yerlestirdim. Tam yemek masasisinda kullanmalik oldular :)) Sizce nasil olmus?
Friday, August 24, 2012
Temizlikten cikan
Ayni evi, bilgisayardaki dosyalari, mailleri temizler gibi, blogu da arada bir elden gecirmek gerekiyor. Blogda "Aman acelesi yok! Sonra bir ara yayinlarim..." dedigim 128 tane draft vardi. Iclerinden bir tanesi de buydu. Saymadim ama epey kose yazisi toplamisim. Asagidaki yaziyi her okudugumda icim fena bir burkulur. Belki siz de seversiniz, belki de sevmezsiniz...
Sonlar Kusagi
"BİZDEN bir ya da iki önceki kuşak bizim kadar çok 'son' görmedi. İlişkilerde bizim kadar çok son yaşamadılar. İşlerine bizim kadar hızlı son verilmedi, bizim kadar yeniden başlamak zorunda kalmadılar. Her son, yas demektir. Sonlandırdığınız şeyle ilgili ne kadar az şey hissederseniz hissedin bu, böyledir. Dolayısıyla bizler mutluluğun peşinden koşan ve aslında neredeyse aralıksız yas tutan bir kuşağız. Sevgililerin, arkadaşların, işlerin, evlerin, mahallelerin yani terk ettiğimiz her şeyin yasıyla doluyuz. Düşünün, anneannenizi düşünün..."
Böyle bitirmiştim "Aldatılmış Kuşak" yazımı. Mutluluk diye, ne olduğunu bilmediğimiz bir şeyin peşinden koşmaya esir edilmiş bir kuşak olarak aslında "Sonlar Kuşağı" olarak adlandırılmamız gerektiğini söylemiştim. Oradan devamla...
'SORUN SENDE DEĞİL...'
Ne kadar söylerse söylesin, istersen bin kere "Sorun sende değil, bende" desin, her ilişkinin sonu bir beceriksizlik yasıdır. İstersen kendin terk et. İstersen umurunda olmasın terk ettiğin sevgili... Yine de işte. Becerilememiş bir ilişkinin cesedi vardır ortada. Yürüyüp giderken sırtına eklenecek, giderek ağırlaşacak bir ölü daha. Her yeni ölüde, bir ikindi vakti, yalnız başına oturduğunda yapacağın toplu sayıma dahil edilecek biri daha. Ne çok ihtiyarlar insan o ikindi geldiğinde.
Düşün anneannen kaç kere terk edildi, kaç kere terk etti? Sırtında, senin sırtındaki kadar çok ölü olmadığı için belki ikindi olunca aklına börek yapmak gelebildi.
KÜÇÜLME HA?
İsterse en güzel şeyleri söylesinler seni gönderirken, isterse sen emin ol kendinden, işini ne kadar iyi yaptığından, istersen bil sonuna kadar haksızlık olduğunu işten atılmanın yine de işte... Oyundan atılmaktır işten atılmak ve nasıl acıttıysa vaktiyle seni bu, aynen öyle, aynı yerinden işte. Onların da bir beceriksizlik yası vardır üzerinde. Sonra yeniden başlamak için kendine yokuş yukarı taşıttığın cesaret kayaları... Sonra yeni baştan... Onların yası yok mu yani şimdi üzerinde? Çizik çizik aklın, bilmiyor musun sanki?
Anneannen kaç kere işten atıldı? Muhtemelen hiç. Bu yüzden belki yarın yokmuş gibi çiçekleri sulayabiliyor şimdi.
SONSUZ KİRACI
Kaç ev bıraktın arkanda? Bir IKEA turu daha ve işte bir ev daha! Sonra belki bir kez daha bozulmak üzere. Kaç tane kütüphanen oldu? Kaç yatağın? Biriktirdiklerin geride kalsın ve yeniden hep sanki yeni bir deftere başlıyormuş gibi başlayabilesin diye mi almadın yanına o eşyaları? Bütün o evler, terk ettiklerin, balkonlardaki boş saksılar kadar hayal kırıklığı.
Anneannen kaç ev değiştirdi? Belki de hiç. O yüzden belki hâlâ aynı çekmecede duruyor yüz yıllık kahve değirmeni. Sanki pişman olduğu hiçbir şey yokmuş gibi. Kendini affetmiş insanların birikebilme, biriktirebilme huzuru.
MANTO
Bir manton var mı? Yirmi yıllık bir manton var mı senin? Mantoları kötü yapıyorlar diye değil, o kadar çok son yaşamış bir mantoyu saklayıp da bütün o sonları hatırlamamak için tutmuyoruz eşyalarımızı. Fazla hikâye biriktirmiş oluyor eteklerimiz. Sonlarımızı hatırlamamak için atıyoruz eşyalarımızı. Yoksa hiçbirimiz çok zengin değiliz. Ama içinde o ağladığın günü yaşadığın pantolonu bir daha giymek... Bir son daha olmasın diye... Dua etmek değil, bütün bir hayatımızı dua yapıyoruz. Bu yüzden bu kadar çok yeni şey alıyoruz. Bu yüzden bu kadar çok "şeyimiz" var. Şeyler, bizim nafile, küçük dualarımız. Hayata küçük ve beceriksiz ellerimizle maya çalıp duruyoruz. Her cumartesi yeni bir hayatın ihtimali olarak kendimize bir gömlek alıyoruz.
AĞIRLIĞI DÜŞMESİNE YETMEYEN
Bence biz... Söylemeyeyim diyordum ama söyleyeyim gitsin:
Ağırlığı düşmesine yetmeyenleriz.
Kanatlarımız küçüklükten dermansız.
Yaslarını yok sayanlarız biz.
Bu yüzden bu kadar çok hareket etmekteyiz.
Sonların Kuşağı bizimki. Tedavimiz ne önceki ne de sonraki kuşakta. Biz böyle dermansız, birbirimizin yaralarını yalaya yalaya, kimsenin kimseye faydası dokunmadan tam olarak, ölüp gideceğiz.
Tuesday, August 21, 2012
Gunun gereksiz ama ilginc bilgisi...
9 aya kadar olan bebekleri agladiklarinda sakinlestirmek icin, prize sac kurutma makinasi veya elektrikli supurge takmak yeterliymis. Bebekler bu sesleri, anne karninda duyduklari ses ve ugultularla (annenin kan dolasimi vb.) ozdestirir, bu sesleri duyduktan sonra kendilerini guvende hissedip, aglamayi keserlermis. Bu sebeple bebek urunleri piyasasinda "Baby's Blow Dryer: Hair Dryer Sound CD" veya Baby's Vacuum Cleaner: Vacuum Cleaner Sound CD" gibi urunler varmis. 40 gun dusunsem, supurge sesinin bir cocugu sakinlestirebilecegi aklimin ucuna gelmezdi.
Hafta sonu bebek ve cocuk bakimiyla ilgili bir suru ilginc sey duydum. En ilginci buydu. Evet, bu kadar. Simdi dagilabiliriz.
Monday, August 20, 2012
Utanc
Bunlari buraya utanayim diye yaziyorum. Son bir senedir nasil bilincsizce besleniyorum sonra da nasil kilo aldim diye aglasiyorum sizde gorun istedim. Bakalim bugun ne tuketmisim:
1. 07:00 bir bardak Almased shake
2. 09:00 yagsiz sutle yapilmis kahve
3. 12:00 sandvich (Minik bir ciabatta icinde kurutulmus domates-feslegen-mozzarella)
4. 12:10 Snickers dondurma
5. 12:10 sutsuz kahve
6. 17:00 4-5 adet macadamia findigi
7. 17:30 Magnum Temptation Mini
8. 19:00 3 tane Reese's peanut butter cups (Eve girdigi gune lanet olsun)
9. 19:30 Sebze yemegi (Neresinden donsem kardir diye sifir yagla yapilmis)
10. Spor yok (Alkis!!!)
11. Toplasan 1 lt kadar su ya icmisimdir ya icmemisimdir. (Bravo!)
2-7 arasindaki herseyi isyerinde tuketiyorum. Sahsi gorusum 4 ve 8 arasindaki seyleri tuketmemeyi basarirsam, 10 ve 11 uzerinde de calisirsam kilo verme olayinda epey yol katedebilirim gibime geliyor. Daha once yaptim, simdi de istersem yapabilirim! (ver coskuyu!!!)
Ama kahretsin... Oyle bir ekiple calisiyorum ki, masamizin uzerinden haribo, cikolata, buzdolabindan dondurmamiz, kekimiz eksik olmuyor. Kafasina esen, is arasi markete gidip kutu kutu dondurmayla geri donuyor. Arada bir "Siz ne bicim Almansiniz bu kadar bonkor Alman mi olur?" diye kafalarini birbirine tokusturasim geliyor. Birde durum o kadar komik bir hal aldi ki, "Dondurmayi dun sen aldin, bugun sira bende" filan gibi yazisiz kurallar olusmaya basladi. Bu is nasil oldu da rutine bindi anlam veremiyorum. Hayir, kimse birbirinin ikraminin altinda kalmasin diye kasarken, en sonunda tum departman obez filan olucaz diye korkuyorum.
Cok mutsuzum evet...Seker cikolata olayina son vermem lazim. Ama bu insanlarin arasinda nasil?
Sunday, August 19, 2012
Friday, August 17, 2012
Thursday, August 16, 2012
Angelina's got one, Madonna's got one, now Bruno has got one
Adi: Batu.
Yas: 3 aylik.
Keltos ve gobekli. Uyumadigi zamanlar disinda kucakta gezdirilmesi, sirtinin sivazlanmasi sart cunku gaz problemi var. Ilac kullansa bile gecmiyor. Bu hafta ilk uzun ucak seyahatine cikacak.
Soru: Batu'nun pasaportu var mi ki?
Cevap: Ay bak KKT teyzesi, Batu'nun biyometrik fotografi bile var. (Canta acilir fotograf cikarilir)
Ic ses: Ne teyzesi yaaa?????
Adi: Ege
Yas: 11 aylik
Kolumdan zorla tutulup, dandik cozunurluklu cep telefonundan gordugum kadariyla sempatik bir kiz cocugu. Annesi bir ay sonra ise baslayacagi icin hergun artan surelerle krese baslamis. Ay sonunda tum gun krese gitmesi bekleniyor.
Soru: Ege krese gidecegine gore konusuyor mu?
Cevap: Yok KKT teyzesi, daha cok erken...
Ic ses: Ne teyzesi yaaa?????
Adi: Dominik
Yas: Turk-Yunan ortak yapimi, anne karninda ve 26 haftalik
Annesinin, elimi karnina dayamasiyla, kendisinin nasil tekme attigini hissettim. Bir nevi tanismis olduk :))
Soru: Bu ultrason fotograflari neyi gosteriyor?
Cevap: Ay o mu? O elinde tuttugun pipisinin fotografi, surdakinde de burnunu gorebilirsin teyzesi...
Ic ses: EE basliycam ama...Ne teyzesiiiiiii???@&$@^$!!!!
Son 3 ayda arkadas profilimde yasadigim degisiklige, bir noktadan sonra, gercekten de teyze rolune burunup, bilmis bilmis "Aaa tabi sen simdi ucaktayken emzirmek zorundasin" gibi muhabbetler yaptigima inanamiyorum.
Angelina's got one, Madonna's got one, now Bruno has got one
Biri beni silkelesin lutfen... Yoksa, bir anlik gazla, herkesin bebegi var benim yok diye Bruno'ya donebilirim...
Monday, August 13, 2012
Bolso Grande
Sanki cok guzel bir model uretmisler de, farkli renklerini cikarmislar. Kola takilacak gibi degiller! Hic sevmedim...
Simply Falling
there goes my heart again!!! nothing looks the same when your eyes are open
now you're playing these games to keep my heartbeat spinning!!!
Monday, August 06, 2012
Mutfak Haul
Millet, kozmetik-kiyafet haul'u yapar, benim yaptigim haula bakar misiniz? :)) Hafta sonu, domestik modumu aktif hale getirip mutfak icin muhtesem seyler aldim. Anneme aldiklarimi tek tek anlatirken, 'Aaa cok iyi yapmissin, zaten tahminimce tek eksigin onlardi...' yorumu yapti. Ailecek bu yoruma epey bir gulduk. 'Bazen kucuk detaylar buyuk farklar yaratabilir..' dedim.
1- Paella Pan
Paella yapmayi da, yemeyi de cok severim. Ama ne zaman yapsam hep yuksek tencerede yapiyordum. Artik paella icin ozel bir tavam var. Cok mutluyum!! Onumuzdeki gunlerde deniz urunlu paella tarifim disina cikip farkli tarifler denemek istiyorum. Bu tencerenin illaki bu hafta alinmasinin sebebi, bir arkadasimin Dubai tatilinden cok kaliteli bir safran getirmesi. O safrani, paella yapiminda, yeni paella tenceremde kullanicam. Hem safran icin hem de tencere icin cok heyecanliyim. Tencere ayni resimdeki gibi...Yuzeyinde mini mini cikintilari var.
2-Wok
Evdeki wokun tahta kulplarindan biri catlamisti. Hala kullanilabilir vaziyetteydi ancak uygun fiyata bulunca kacirmak istemedim. Almanya'da TJ Maxx magazalarinin mutfak reyonundan kaliteli ve duzgun mallar cikabiliyor. Woku ordan aldim. (Bu magazalar Amerika'daki TK Maxx magazalarinin Avrupa versiyonu). Benimkisi asagidakinin siyahi, cok matah birsey degil.
3- Ice shot glasses
Vakti zamaninda Stockholm Absolute Ice Bar'da bunlarin icinde kokteyl icmistim. Yakin zamanda da Pinterest'te bunlardan epey bir gordum. Bunlari Almanya'daki Depot Magazasindan aldim. Eve gelir gelmez denedigim ilk sey oldu. Bu dalganin bir hilesi var. Suyun direk kaliplara doldurulup buzluga atilmamasi gerekiyor. Once suyu kaynatiyor (100°C) ardindan 60-70°C ye sogutup ondan sonra kaliplarin icine dokuyorsunuz. Bu bardaklarimizin parlak olmasini sagliyor. (Sanki ben bunu baska bir yerde daha okumustum ama paketin uzerinde gorunce bir kez daha animsadim.)
4- Pizza Mermeri/Tasi
Iste an itibariyle belim sizliyorsa bunun yuzundendir. Cumartesi ilk girdigim Depot Magazasi'nin indirim reyonunda bu tasi gorunce orda birakmak istemedim. Eminim ki gordugum de almayip, gun sonunda eve donerken almak istesem ellerinde kalmayacakti. Tum gun boyunca bu tasi yanimda gezdirmekten az kalsin fitik olucaktim. Artik evde pizzayi tel uzerinde degil bu tas uzerinde pisirecegim. Baslikta mermer dedigime bakmayin, aslinda seramik gibi birsey. Ince fakat agir bir materyalden uretilmis. Pizzaya tas firin etkisi verecegini soyluyor. Uzerinde ekmek de pisirilebilirmis. Bizimkiler bundan Turkiye'de de gormus ama nerde gormusler hatirlamiyorlarmis. Benimkisi resimdekinin dikdortgeni ve ayni resimdeki gibi servis kolayligi saglayan bir cercevesi var. Bunu kullanmadan once aklima takilan bir takim sorular var, internetten once onlarin cevabini bulmaliyim.
5- Arayipta bulamadiklarim
Alti duz olmayip ve ayni asagidaki gibi kavisli olan metal karistirma kabi ariyordum ve bulamiyordum. Bu sabah ofisteki arkadasim, kendisininkinin WMF'den oldugunu soyleyince internet sitesinden baktik ve sahiden de orda bulduk. Ancak ben kafamda capini ve boyutunu hayal edemedigim icin bu karistirma kabinin pesine onumuzdeki gunlerde dusecegim ve internetten ismarlamayacagim.
Tum bunlar disinda yasadigim yerde Asya Market yok. Hazir buyuk sehirde Asya Market bulmusken curry paste stogu yapayim dedim. Hint mutfagi favorimdir. Sag ust kosedeki karisimlarla gercek Hint yemegi tadini karsilayip karsilamadigimiz tartisilir ancak soyle bir durum var; Avrupa'da yasayan Hintliler bu karisimlardan sik sik kulllaniyor. Sanirim tadi gercege yakin olmasa kullanmazlar. Alt taraftaki Golden Curry'ler farkli aci iceriklere sahip Japon Curry'leri. Daha az baharatli olup, Hint Curry'lerinde oldugu gibi yedikten sonra dusa girme geregi gormuyorsunuz :))) Ortadaki poset mukhwas denilen seker kapli anason, rezene ve susamlarin oldugu bir baharat poseti. Avrupa'lilarin 'Liquorice'i varsa bizimde Mukhwas'imiz var.' demisti Pakistanli bir arkadasim. Agir ve ozellikle cok baharatli yediginiz ogunlerde avcunuza cay kasigi ile dokup ordan dilinizle bir hamlede yaliyorsunuz. Hem digestive hemde nefes temizleici ozellige sahip. Sol ust taraftaki siseler ise, sirasiyla sarimsakli&acibiberli yag, susam yagi ve hindistan cevizi yagi...
Iki gunde yazmasini bitirdigim upuzun bir yazi oldu :)) Pisbogaz biri oldugumun ve yemek konusunda gunlerce konusabilecegimin kaniti olsun.
Friday, August 03, 2012
Calimero
Pazartesiden, persembeye toplamda 46 saat calisinca, tum cumayi, temel ihtiyaclarimi karsilamak disinda elimi bile kaldirmadan, koltukta yatip cizgi film izleyerek gecirdim.
Bir de aklima su geldi. 89 yilinda TRT'de cumartesileri 8:00 da yayinlanan masal filmleri olurdu. Mesela Rapunzel vb. masallar gercek oyuncular tarafindan canlandirilirdi. O masal filmi serilerinden benim en sevdigim "Three Little Pigs"di . Yapimcilari kimdi, nerden bulunur en ufak bir fikrim yok. Anneme hatirlayip hatirlamadigini sordum, "Biz o vakitte hep uyuyor olurduk, sabahin korunde soguk salonda TV'yi acip izleyen sendin." dedi. Dedigine cok katilmiyorum cunku kiz kardesimi emzirmek icin o da hep ayakta olurdu.
Meshur repligi ile ("Haksizlik bu oyle degil mi?") Calimero'nun da kalbimde yeri bir baskadir. Hadi izleyelim...
Friday, July 27, 2012
Eye Candy
Subscribe to:
Posts (Atom)