Wednesday, January 29, 2014

Zaptcioglu vs. Dolce and Gabbana




Sabah, bu ayakkabiyi gorunce aklima gelenler:

90'larin ortasi sanirim. Izmir Alsancak'taki Zaptcioglu Ayakkabiya gidip anneanneme yukaridaki ayakkabinin fiyonksuz, lacivert, kalin topuklusundan aldigimizi  hatirliyorum. Hani olduya simdi boyle bir ayakkabi almak istesek, ortada ne Zaptcioglu, ne Julia, ne Feyhan, ne Nazan, ne de Gondol kaldi...O yillarda bu saydigim ayakkabicilarin cogunun raflarinda kendi urettikleri gercekten deri ayakkabi ve terlikler olurdu. Istenilen ayakkabinin  numarasi mi yok, cirak  aksamustune Kemeraltindaki depodan yenisini getirir, anneannem parasini oder sonra bizi ayakkabiyi almaya yollardi. Bu magazalar o zamanlar benim icin acayip sikici, deri kokan ve yerleri hali kapli bogucu yerlerdi. Demir ayakkabi cekeceklerine goturmesinler diye alarm takilmaz, musteriden suphenilmezdi. Musteri de iceri girdiginde 'Ben sadece bakiyorum' demez, ne aradigini soyler onune istedigi tarzda ayakkabinin getirilmesini koltuklarda beklerdi. 

Ne annemin ne de anneannemin ayakkabi magazasina girip ordaki saticilarla hizmet göremedikleri icin dalastiklarini hic hatirlamiyorum. Saticilar kibar, mesafesini koruyan eli yuzu duzgun adamlar olurlardi. Ikiside paketinden yeni cikmis temiz corap ve uygun kiyafetlerle musait bir zamanda magazaya gider, sakiz alir gibi canlari sikildikca ayakkabi almazlar, ayakkabi sayilariyla ovunmezler ve ayakkabi almaya ozel bir zaman dilimi ayirirlardi. Markalari sadece Divarese ve Deriden'de bulabildigimiz yillardi.

Simdi 760 Euro yu gozden cikarip yukaridaki ayakkabiyi almak istersek, is molasinda bir tikla kapimizin onune kadar bu ayakkabiyi getirtirtebiliriz. Ayagimiza olur olmaz, o saticinin derdi degil tabi ki. Olursa ne ala, olmazsa postanelerde uygun numara ayagimiza oluncaya kadar getir-gotur veya iade islemi yapar, cilgin alisverislerimize devam eder ayakkabidan sikilip modasi gecince veya dandik bir Ispanyol markasi replikasini yapinca da Ebay'de satariz. 

Iste bir ayakkabinin bana sabah sabah dusundurttugu...

4 comments:

Gulcin said...

nasil sevdim ben bu yaziyi.
Alsancaktaki Zaptcioglunda bizim komusmuz calisirdi. Erbil Dayim. Hani iste o bahsettigin insanlarla muhabbet eden, yuzu gulen, mutsreisini taniyan satis elemanlarindan biri. O zamanlar insanlar bir orada bir burada da calismazdi sanirim. Erbil Dayim ben bildim bileli Alsancak Zaptcioglunda calisti, oradan da emekli oldu. Nasil tanimasin musterilerini. iste o yuzden o dukkan benim icin baskadir. Girdim mi kapisindan kosarak erbil dayimin kucagina atlardim. O bana kirmizi bayram ayakkabilari giydirirdi. Prenses oldu benim kizim derdi. Kendimi gercekten prenses sanardim. Annem anneannem asuman halam etrafta. ben dukkanda yuruyorum... ne guzel gunlerdi be onlar. Oyle yerlere goturdun ki beni anlatamam. Eline saglik. Bugun bana bu anilari hatirlamaktan daha iyi gelecek bir sey olmazdi sanirim. sagol...

Zeynep said...

Cok begendim bu yaziyi, cok guzel olmus eline saglik

Kız kıza toplandık said...

Gulcin cok sevindim yaziyi begenmene. Biliyor musun? Bence Erbil Dayini gorsem hatirlarim gibime geliyor. Ben biraz buruk hatirladim tum bu anilari. Sonraisnda aklima cok fazla daha sey geldi, biraz uzuldum ve kalbim acidi. Nostalji ayni zamanda bir hastalik adiymis. Ve ben kesinlikle nostalji hastasiyim.

Zeynep, cok tesekkur ederim. Bende senin yazilarini beginiyorum ama altina nedense yorum birakamiyorum. Bugun sikintiyla yazdigin son yazilardan birini okudum. Yalniz degilsin diye altina yazacaktim ama yazamadim :(

Lisa said...

ohh those shoes are sooo so cute! i love the color!!! perfect for spring!

www.lisalovescoco.blogspot.com