Evimi topluyor oldugumdan mi, havadan mi, yoksa uzaklara gidecek oldugumdan mi bilinmez ama feci melankoligim gene...Ben ergenlikte bile bu kadar dagilmamistim yahu..
Devamli degisen cevrem, degisen hayallerim, bir diger taraftan 20 li yaslarimi bir turlu elimde tutamayip onlari yitirip gitmem...Uzgun muyum onu bile bilmiyorum. Hep daha cok sey var yapmak istedigim. Ama hep daha az zamanim.
Yasitlarimdan hayli onde oldugumu bile bile "Daha cok yapacagin sey var." diyorum kendi kendime.
Ayni zamanda icimde buruk biraz. Yanimda tasimak istediklerimi birakiyor olusumdan bu burukluk. Onlari bir daha gorememe ihtimalinden belki de.
Bilmiyorum. Cidden bazen garip oluyorum.
Iste bu garip duygularim sirasinda acip acip dinledigim, beni biraz dindiren biri var. Clint Mansell. Ve Mansell'in o muazzam "The Fountain" filmi icin yaptigi muthis bir soundtrack albumu var. Clint Mansell bir sanatciysa ortalikta dolasanlar ne acaba diye kendime sormadan edemiyorum.
Clint Mansell'den "The Last Man" i sizin icin yolluyorum. Ozellikle biraz durulup kendini dinlemek isteyenler icin.
Sevgiler...
No comments:
Post a Comment