Tuesday, September 09, 2014

Du Fehlst Mir So





Wo ist das Licht das durch den Nebel dringt;
den Stein vom Herzen sanft ins Rollen bringt?
Der Fixstern der den Schmerz verschlingt, wenn diese Nacht vergeht?
Zwischen dir und mir gab es kein "Vielleicht",
gab es keine Nacht die der anderen gleicht.
Wann komm ich bei dir an?
Wie spät ist irgendwann?

Friday, August 15, 2014

Deli Sorular...






Seytan diyor...

O hep birlikte calismak istedigin insanlara otur duzgun bir mail yaz. Acik ol.

Bunca yil neler yapmis oldugunun tum onur ve gururunu bir kenara birak ve onlarin yaninda herseye tekrar sifirdan basla. "Ama..." deme.

Sat tum pili pirtini! Bir eve, bir sehre, bir ulkeye baglanma...Elinde bir bavul, birde ucak bileti.

Eminim, icindeki istegi, samimiyeti gorunce onlarda seni red edemeyeceklerdir.

Ortada yaptigin secimlere hesap verecegin kimseler yokken, bu cekinmede neyin nesi?











Sunday, July 20, 2014

Is hayatimdan kesitler ve genclere tavsiyeler, Uzeyir Garih



Neden daha once okumadim diye kendime kizdigim ve bence herkesin okumasi gereken bir kitap. Hatta bir kez okumak yetmez, anlayarak 3-5 kez okumali notlar almali ve arada acip tekrar okunarak icindeki bilgileri tazelemeliyiz. Kitapta Uzeyir Garih sadece kendini ovup nasihatlarda bulunmamis, yaptiklari yanlislardan da ornekler verip kimi zaman yapilmasi iyi sonuclar dogurabilecek durumlari liste halinde ozetlemis. Gercekten de cok caliskan ve isini cok seven bir adammis. Keske Turkiye'de onun gibi 150-200 kisi daha fazla yetismis olsaydi.

Kitabi okuduktan sonra Garih cinayetine daha da bir ilgi duydum. Internetten konuyla ilgili yazilara ulastim. 

Uzeyir Garih'in olumunu de hic unutmam. Onun oldugu gun biz yazliktaydik ve dayim bize gelip Garih'in olduruldugunu soylemisti. Ailecek uzuldugumuzu hatirliyorum. Allah rahmet eylesin.

Monday, July 14, 2014

Catrice Ultimate Nail Lacquer

...kesinlikle denedigim en iyi "drug store" ojeleri. Nisan ayinda tren istasyonunda tren beklerken canim sikilip Catrice'in bunyesindeki tum pembe ve nude renkleri toplamistim. Iyiki de yapmisim; viskozitesi, bitisleri ve fircalarina bayiliyorum. Hatta iclerinden usturuplu renkli olan birkac renge annemler el koydular. 




Evde ojeden bol birsey yok ya, bugun yaratici(!) birseyler yapayim dedim. Yuzuk parmaklarima Essie Wicked, diger tum parmaklarima da Catrice 57 Karl Says Trés Chic surdum. Ortaya super varos bir goruntu ortaya cikti. Bu tirnaklarla, plastik fiyonklu kocaman yuzukler takip, ellerimin fotografimi cekip bir yerlerde yayinlarsam aileme bi' zahmet haber verin. Belli ki iki gram kalan aklimi iyice kaybettim.




Saturday, July 12, 2014

Cheesepop




Hani boyle peynirli kurabiye ne bileyim firinda peynirli birseyler yaparsinizda kenarindan peyniri fiskirir ve kitir bir hal alir. Hah! iste bu Cheesepop o peynir kitirlarinin bir araya getirilmis insanlara meze haline sunulmus sekli. %100 gouda peynirini nasil yaptilarsa kopuk haline getirip kizartmislar ve popcorn sekline sokmuslar.  Ortaya bu bagimlilik yapici sey cikmis.

Markette sabah gordum, bir deneyeyim dedi. Denemez olaydim. Nasil muhtesem nasil fantastik...Keske 65 gr lik kutular yerine daha buyuk kutularda satsalar. Kutu demisken, ilk elime aldigimda kutusunun plastik olusu beni biraz irite etti ama Cheesepop'u bitirip dibini gorunce karsima "Ciftci'den Sevgilerle" mesaji cikti. Hem sempatik hemde direk ciftlikten geldi vurgusu yaratilmis. Cok hos...


Dongu

Suaralar uzun zamandir kaybettigime uzuldugum, uzerinde gunlerdir dusundugum, acaba onu bulsam tekrar eskisi gibi olacak mi dedigim tek sey var:

"Yasam heyecanim"...

Beni ben yapan tek seydi(mis). Simdi daha iyi anliyorum.

Negatifligin, sorularin, gecmisin ustunden heyecanimla basa cikardim. Umitliydim. Tanidigim herkesi sever, her durumdan bir ders cikarir, yasadigim herseyin beni beslemesini saglardim. Gelecege ait umutlarim, hayallerim  vardi. Hepsini de heyecanla dusunur anlatir, sesli gulmekten, sesli aglamaktan, hizli yurumekten cekinmeyen sanki daha dolu bir insandim. 

Icinde bulundugum donguden, duygudan veya herneyse iste ondan cikamiyorum bir turlu.

Wednesday, July 02, 2014

Obsesyon



Artik nur topu gibi bir obsesyonum daha var.

Converse, Superga gibi kumas ayakkabilarda veya herhangi bir spor ayakkabinin beyaz kisminda igne basi kadar bile toz kir gormeye dayanamiyorum.

Insanlar o converse ayakkabilari les gibi bir sekilde giymiyorlar mi, deliriyorum. Ustu basi tertemiz belki ama giydigi converse'in lastik kisimlari ve burnu toz kir icinde!!! Dayanilamaz!


Tuesday, July 01, 2014

Crate and Barrel Ceramic Tuberose Candle


Istanbul'da Crate and Barrel acildigini duyunca, kacirmadik ve Akasya Acibadem'dekine gittik.   Ozellikle perdeler, halilar ve mutfak kismina bayildim. Her zaman oldugu gibi yine cok guzel seyler vardi. Ahsap buyuk salata kaselerini cok begendim, bir tanesini satin alip Almanya'ya tasimaya karar vermistim ki, eger ararsam Almanya'da da boyle birseyi bulacagimi dusunerek almaktan vazgectim. Gene de elim bos cikamadim. Yukaridaki Ceramic Tuberose Candle'in kokusunu cok begendim ve severek satin aldim. Daha paketini acmadim. Yaktigimda kokusunun nasil olacagini, etkili olup olmayacagini merak ediyorum. 

Mumlarda soft ve cicekli kokulari cok seviyorum. Elmali, sekerli, karamelli mum ve oda kokularindan ise hic haz etmiyorum. Bana evde degilde daha cok pastahanedeymisim  hissini veriyor. En sevdigim mumlar arasinda Ralph Lauren Citrus Lilly ve  Coconut Lemongrass geliyor. Favori Room Diffuserim ise Zara Home Dark Amber. Bir de cok kullanmasamda arada bir Prag'dan aldigim bir Cek Markasi olan Manufaktura'nin Pearl and Honey adli oda spreyini kullaniyorum. Yemek yaptiktan sonra, mutfagi havalandirmama ragmen ortamda hala yemek kokusu varsa bu spreyden biraz mutfaga fis-fis liyorum ve ise yariyor.

Bu sene de bunu aldim

Su yazimda belirttigim kolonyalarin bu sefer Misket Limonlusunu aldim. Cok guzel, cok seviyorum bu kolonyalari...




Wednesday, June 11, 2014

Flormar CC Cream


Gecen hafta civardaki bir alisveris merkezinde Flormar'in orta boyda ama modern cizgilere sahip bir dukkanina girdim. Amacim, oje almakti ama ben dukkandan Flormar Yesil CC Cream ile ciktim. Dun yapis yapis, sicak ve yagmurlu bir Izmir gunune sabah 7'de baslayip aksam 11'de bitirdim. Saatlerce sokaklarda, 2 saat kadar da arabadaydim.  Hava ve ozellikle nem tam bir felaketti. Aksam eve dondugumde makyajim hala cok guzeldi. Sabah evden cikarken sadece yesil CC kremi uygulayip bir iki kucuk noktaya MAC concealer ile kucuk rotuslar yaptim. Ten rengi bir pudra ile sabitleyip alligimi surdum.


Bu CC kreme gercekten bayildim!!! Hem cildimin iyilesip agir makyaj yapmama gerek kalmadigina sevindim hemde kremin bu kadar ucuz ve guzel olmasina:) Ilk CC cream tecrubemdi, cok cok memnun kaldim.

Flormar'in diger urunlerine de sans verecegim. Ozellikle alliklarini ve diger renkli cc kremlerini merak ediyorum.




Sunday, June 08, 2014

Sise




Oturma odasindaki barda acilmis ve bir kismi icilmis raki sisesi gozume takildi... Nasil olduysa unutmusum, sorunca hatirlatti.

"Birkac ay oncesine kadar buzdolabinda muhafaza ediyordum ama artik disari cikardim." dedi...

Annem, 8 sene once babamin vefat ettigi gece acip ictigi rakinin sisesini hala hatira olarak sakliyor. Ayni, babamin banyosunda duran parfumleri, tras takimi, taragi ve taragi uzerindeki saclari gibi. 

Sonra, bir an icin, acaba ben öldügümde benden kalanlari bu sekilde saklayacak veya hayatina entegre edecek biri olacak mi diye aklimdan gecirdim. Musluklarimin tekrar acildigini gorunce ses etmedi ve konuyu mukemmel bir sekilde gecistirmeyi basardi. 

Bu kadar guclu bir kadinin nasil benim gibi kizi var gene hayret ettim. 


Wednesday, May 21, 2014

Yazi

Universite yillarinda dalis lisansim ve denize buyuk bir ilgim vardi. Hala daha var ama cografi sartlardan dolayi 2005'ten beri kendimi cok kisitladim. O yillarda (sanirim 2003 yili, tam emin degilim) bir sitede cok sevdigim bir balik hakkinda calisma yapip bilgileri internette paylasmistim. Nerden nereye...

Iki gece once, 2012 de kapattigim Facebook profilimi actim. Ne var ne yok, millet neler yapmis, bir gelisme var mi, Facebook arayuzunu degistirmis mi diye bakarken gecen agustos ayinda bana tanimadigim birinden asagidaki resimdeki mesajin geldigini gordum. Mesaj 10 sene once yazdigim o yazi hakkindaydi. (Kapali profile mesaj dusmesi ayri bir sacmalik, bu kadar gec cevap verdigim icin ayrica uzuldum. Kendisine tesekkur mesaji atip, profilimi tekrar kapattim, umarim mesajim ona ulasmistir.)






Eger 10 sene sonra boyle bir tesekkur veya ovgu (adini her neyse siz koyun) alacagimi bilseydim, balik hakkindaki o yaziyi heralde saklardim...Okuyucu benim bile ne yazdigimi unuttugum bu yazinin linkini bana yollamis ancak ben linki bir turlu acamadim.

Siz kendi atesinizin derdiyle, kavrulur giderken, dunyanin bambaska bir noktasinda hic tanimadiginiz biri 10 sene once yazdiginiz bir yaziyi internetten bulup hakkinda tesekkur edebiliyor, sizi birazda olsun icinde bulundugunuz durumdan kendisi habersizde olsa cekebiliyormus. Bu isin mutlulugu (hele 10 sene sonra- bugunlerde) tarifsizmis...

Bu mesaj ustune kac gundur, daldigim yillari, dalis buddy'lerimi ve hocalarimi dusunuyorum. O yillara donebilmek sanirim herseyimi verirdim.

Nostalji sen cok pis bir hastaliksin! Kahretsin...







Friday, May 16, 2014

Hayat...

gercekten cok zor. Ve yasamak benim icin gitgide karmasik bir hale geliyor.  Kendimi labirentin icinde hissediyorum, nereye gidecegimden yolumu nasil bulacagimdan zerre haberim yok.

Friday, May 09, 2014

Hasta (hemde kafadan)

2014 benim icin gercekten cok ilginc bir yil...Yapmadigim, erteledigim, yapmaya usendigim veya korktugum herseyi cesaret toplayip bu yilda gerceklestiriyorum.

Gecenlerde bana 8 yildir agri cektiren 20'lik dislerimden kurtuldum. Cok korkuyordum, gittigim disciler her sordugunda veya cekilmesi gerektigini soylediklerinde olmaz diye diretiyor, cekimi erteliyordum. Sonunda o koltuga oturup dort disimden de kurtuldum. Ne disleri cektirirken ne de sonrasinda herhangi bir agri hissetmedim toplamda 4 tane agri kesiciyle, herseyi kazasiz bleasiz atlattim. Korkmaya gerek olmadigini disleri cektirdikten sonra anladim.

Bu dislerden kurtulmak benim icin buyuk bir cesaret gerektiriyordu bu yuzden zaman zaman dusunuyorum. Uzerinden onca zaman gecmesine ragmen disin kemikten cekilirken ki hissedilen veya duyulan "sanki cam kiriklarini eziyormus gibi" cikan "kitir kitir" bir ses yok mu?? Iste o ses benim hala kulaklarimda ve dis cekimi animi dusunurken bile o sesi duyup cenemin sizladigini hissediyor ve urperiyorum...

Pek cok kisinin basina gelen basit bir dis cekiminde bile olayi dramatik hale getirebiliyorum, doktor fobisi yaratabiliyorum. Umarim hayatim boyunca sagligimi kaybedip ameliyatlik bir duruma gelmem...Hasta olarak gayet sikici, histerik, basa bela olacagimdan yakinlarimin bana bakmayi red edip beni en yakin bakim evine birakacagindan eminim.



Tuesday, April 22, 2014

Unutulmuş Bıçaklar

Dun Murathan Mungan'in dogum gunuymus...En sevdigim siirlerinden biri de budur. 


Hem kendine kıydın
Hem de bana
Ardına bile bakmadan gidiyorsun şimdi
Hey delikanlı
Hey delikanlı
Sırtımda unuttun bıçağını
Ne kadar gitsen de uzağa
Kanımın izi kalacak avuçlarında
Hey delikanlı
Hey delikanlı
Geri döneceksin
Bir dolunay vakti
Geri döneceksin
Gömmek için
Beni öldürdüğün yere
Kendini usulca
Aşka, şiire, ölüme bırakmış
Ve çoktan toprağa karışmış
Bedenimin sırtında
Bulacaksın ay ışığında bıçağını
Kanını silip alacaksın koynuna
Saplamak için başkalarına
Hey delikanlı
Hey delikanlı
Unuttuğun bu kadar mı?

Saturday, April 05, 2014

Cingene Belgeseli


Cingeneler hakkinda kisa, bol odullu ve cok eglenceli bir belgesel...Izleyipte tebessum etmemek imkansiz.





Tuesday, April 01, 2014

Melvita Damask Rose Floral Water



Icinde ne oldugu belirsiz kimyasal iceren tonikleri kullanmak yerine bu gul suyunu yuzumu nemlendirmek icin kullaniyorum. Sivilce yapmadigi, kizarikliklara iyi geldigi ve cildimi yatistirdigi icin gorevini fazlasiyla yerine getiriyor. Daha once kullandigim Turk gul sularina kiyasla kokusu cok keskin, EFT sertifikasi  mevcut ve sisesinin sprayi var. Boylece her defasinda kapagi acmaya ugrasmiyor,  sisenin icine toz, partikul vs. kacirmiyorum. Zaten Melvita'nin simdiye kadar kullandigim hicbir urununde sorun yasamadim. Tum urunlerini cok seviyor, cildime cok iyi geldiklerini dusunuyorum. 

Melvita gul suyunu Araliktan beri hemen hemen her gece su yazimda bahsettigim gullu urunlerle beraber kullaniyorum. Bu yuzden gece belli bir saatten sonra evim, "Icinde 52. Gece Duası Yapilmis Cami" gibi kokuyor.


Lemon Tree, Hiam Abbass ve Yildiz Tilbe



Detaylara cok girmeyeyim ki filmin zevki kacmasin. Lemon Tree filmi gercek bir hikayeden alinmis, epey  kasvetli ama bol odullu ortadogu yapimi bir film. 

Ben begendim ve size de izlemenizi tavsiye ederim. 

Ayni basrol oyuncusu Salma gibi, bag ve bahcelerini aile buyuklerinden devralmis bir Ege'li olarak hikaye beni cok etkiledi. Kendimi Salma yerine koyup acaba onun yerinde ben olsam ne yapardim diye dusundum. 

En son sahnede de dayanamayip okkali bir kufrettim. Bu baglamda film duyguyu cok guzel aktarmis, sinirimizi tepemize cikarmayi bilmis. Belki de ben cok etkilendim bilemiyorum. Sizde bir izleyin, bakalim neler dusuneceksiniz? Acaba benim kadar etkilenecek misiniz?

Bu arada, bu film sayesinde tanimis oldugum  Hiam Abbas (Salma),  Yildiz Tilbe'nin Filistinli ablasi olabilir mi?



5 Nisan 1945

...Cem Karaca'nin dogum gunuymus. Bu gece nasil oldu da koltukta otururken bu bilgiye ulastim bilemiyorum...Dogum gunune 4 gun kalmisken bunu atlamak icimden gelmedi. Benim en sevdigim ve soylemesini cok zor buldugum Cem Karaca sarkilarindan birisi "Omrum".  Sizin favori Cem Karaca sarkiniz hangisi?


  


dogustaki o muhtesem guzellik bile ,nereden gozlersen gozle
dolu dolu goz yasi ile kan ile, terle
degil mi omrum




Friday, March 21, 2014

Kardesim...

Bu sabah saat 06:29 da, kardesimden gelen ilk mesaj...




25 yasinda Turkiye'de yasayan (yasamaya calisan) yasi genc ama ruhu ve sinirleri cökmus bir insan. 3000 km otedeki ablasina verdigi habere bakar misiniz? Suaralar ozel bir durumum olmasina ragmen,  bana naber, nasilsin diye sormuyor, sorma ihtiyaci hissetmiyor, biliyor ki her kosulda ben ondan cok daha iyiyim. Gunaydin dedikten sonra ettigi ilk laf -gunde soyle girip baktigi- internet sitesinin kapatildigi ve ondan zorla alinmis hak. Gepegenc bir insan güne böyle mutsuz, umitsiz, tedirgin basliyor. Aksama ne olacak, eve nasil gelecek belli degil? Gidecegi hastaneye biber gazi atilabilir, binecegi otobuse saldiri yapilabilir, pastasini yedigi kafede veya metroya bindiginde satirli biri tarafindan linc edilebilir.

Her olayda once telefonla onu ariyorum. Gonullu sandik denetcisi olup oylara sahip cikacagi icin cevresindeki herkes onunla gurur duyuyor. 

Tum bu yasanlarda ezilen, zarar goren hep gencler oluyor. Kardesim ve meydandaki bu insanlar gencliklerini bir daha yasamayacaklar. Yasitlari oldurulurken, kafalarina gozlerine fisekler yerken, kacirip gittikleri bu seneler onlara bir daha geri verilmeyecek. Keske o iclerindeki full enerji sömürülmese de bilime, sanata,  üretmeye harcansa...

Thursday, March 20, 2014

Su Icmek

Mart ayina girdik nerdeyse deviriyoruz ya, ortalarda rejim listeleri, kilo vermek icin oneriler ucusuyor. Bilincli bilincsiz herkes blogunda veya sosyal medyada rejimlerinin puf noktalarini paylasip tavsiye vermekten cekinmiyor. 

Bu listelerde cok sinir oldugum birsey var. 3-4 kilo veren herkes, kendini Taylan Kümeli zannediyor ve basliyor kliselerden bahsetmeye. En bilindigi ise su: 'Gunde mutlaka 2,5-3 lt su icmelisiniz' Bununla da kalinmiyor 'Hem de icine limon koyun' filan diye oneriyorlar.


Bu oneriyi yazan arkadasa 'Heyyy!! Sen salak misin?' diye sormak istiyorum. Mesela dusuk tansiyonu olan bir insan nasil gunde 3lt su icebilir?  Hele ki bu 3 lt'yi limonlu bir sekilde tuketiyorsa...Cok su tuketiminin hipoantremiye kadar gideri var. Bilip bilmeden kilosu ne olursa olsun bugun gune 3 lt su icmekle baslayin demek kadar yanlis birsey olamaz. O oneriyi vereni, verilen oneriyi dinleyen kisileri anlamiyorum. Borekleri, kebaplari mideye indirip 3 lt limonlu suya iksir muamelesi yapmak sacma. Agzimizi tutmayi ogrenmeliyiz!

Wednesday, March 19, 2014

Le Couvent des Minimes

Buraya yazmak istedigim o kadar cok yazi var ki...Bir gunumun 50 saat filan olmasini dilerdim. Neyse ki hersey yoluna girecek. Saf bir sekilde hic olmadigim kadar umitliyim :)

 Le Couvent des Minimes L'occitane Grubuna bagli dogal bakim urunleri ureten bir marka. Markayi ilk gordugumde fikir sahibi degildim ve Ingilizce'den yola cikarak adinin Minime'nin Manastiri oldugunu tahmin etmistim. Eve gelip marka hakkinda okudugumda hakli oldugumu gordum. Ilk olarak deneme acisindan Regenerating Facial serumunu kullandim ve cok cok memnun kaldim. Problemli cildimi yatistiran, cok guzel kokan, raf omru (maalesef) 6 ay olan ve bu yuzden hemen kullanilmasi gereken bir urun.  Serumu 'Hemen bitirmeliyim 6 aydan uzun kullanmamaliyim.' diyerek her gece kocaman 3 damla kullandigim icin 2,5 aya zor yetistirdim. Ikinci siseye coktan basladim ama bu sefer, daha az kullaniyor kullanim suresimi arttirmayi dusunuyorum.

Le Couvent des Minimes hikayesi cok ilginc! Markanin temelleri 17. yy'da bir manastira dayaniyor. Minim Kardesler 17.yy'da Fransa'da yasayan botanik bilimiyle ilgilenen monklar ve Fransiz Devrimi'ne kadar manastirin bahcesinde cesitli bitkiler yetistirip onlarla cevrede yasayan halka tedavi sagliyorlar.

Fransiz Devrimi'yle Manastir 1862'ye kadar bos kaliyor ve sonunda tekrar acilip hastalara yardim edilen bir yer haline donusturuluyor. Manastir ardindan Franciscan Missionaries of Mary' nin eline geciyor. 2000li yillarda  Franciscan Missionaries of Mary deki misyonerler yaslanip sayilari azalinca manastir once kremlerin yapildigi tesise ardindan da bir spa otele donusturuluyor. (Ben bu kismi  internet sayfasinda ilk okudugumda hafif bir siritmistim. Bu kadar cok insana yardim eden kac asirlik bir manastirin en sonunda spa otele donusmesi bana bir 'Pes' dedirtti)

Le Couvent des Minimes hayvan uzerinde testlere karsi, paketlemeleri ve urunlerinin icerikleri cok sade. Serumundan memnun kalarak asagidaki urunlerinide aldim. Lip balm'inin biraz likit olmasi, goz kreminin de raf omrunun sadece 3 ay olmasi hosuma gitmesede markadan son derece memnunum ve bitince tekrar alirim. (ki serumunda ikinci sisedeyim bile)

Son birkac senede cildime kullandigim urunlerde bakis acimi cok degistirdim ve gelistirdim. Bundan da cok yarar gordum. Bu yaklasimimi uzun sureler koruyacagimi dusunuyor Le Couvent des Minimes'i kesfettigim icin kendimi mutlu hissediyorum.


 Web sitelerinden anladigim kadariyla 11-12 ulkede satis olanaklari var ve Turkiye bu ulkeler arasinda degil. Yurtdisi siparislerinde regenerating serumuna sans vermekle ise baslayabilirsiniz :)










Wednesday, January 29, 2014

Zaptcioglu vs. Dolce and Gabbana




Sabah, bu ayakkabiyi gorunce aklima gelenler:

90'larin ortasi sanirim. Izmir Alsancak'taki Zaptcioglu Ayakkabiya gidip anneanneme yukaridaki ayakkabinin fiyonksuz, lacivert, kalin topuklusundan aldigimizi  hatirliyorum. Hani olduya simdi boyle bir ayakkabi almak istesek, ortada ne Zaptcioglu, ne Julia, ne Feyhan, ne Nazan, ne de Gondol kaldi...O yillarda bu saydigim ayakkabicilarin cogunun raflarinda kendi urettikleri gercekten deri ayakkabi ve terlikler olurdu. Istenilen ayakkabinin  numarasi mi yok, cirak  aksamustune Kemeraltindaki depodan yenisini getirir, anneannem parasini oder sonra bizi ayakkabiyi almaya yollardi. Bu magazalar o zamanlar benim icin acayip sikici, deri kokan ve yerleri hali kapli bogucu yerlerdi. Demir ayakkabi cekeceklerine goturmesinler diye alarm takilmaz, musteriden suphenilmezdi. Musteri de iceri girdiginde 'Ben sadece bakiyorum' demez, ne aradigini soyler onune istedigi tarzda ayakkabinin getirilmesini koltuklarda beklerdi. 

Ne annemin ne de anneannemin ayakkabi magazasina girip ordaki saticilarla hizmet göremedikleri icin dalastiklarini hic hatirlamiyorum. Saticilar kibar, mesafesini koruyan eli yuzu duzgun adamlar olurlardi. Ikiside paketinden yeni cikmis temiz corap ve uygun kiyafetlerle musait bir zamanda magazaya gider, sakiz alir gibi canlari sikildikca ayakkabi almazlar, ayakkabi sayilariyla ovunmezler ve ayakkabi almaya ozel bir zaman dilimi ayirirlardi. Markalari sadece Divarese ve Deriden'de bulabildigimiz yillardi.

Simdi 760 Euro yu gozden cikarip yukaridaki ayakkabiyi almak istersek, is molasinda bir tikla kapimizin onune kadar bu ayakkabiyi getirtirtebiliriz. Ayagimiza olur olmaz, o saticinin derdi degil tabi ki. Olursa ne ala, olmazsa postanelerde uygun numara ayagimiza oluncaya kadar getir-gotur veya iade islemi yapar, cilgin alisverislerimize devam eder ayakkabidan sikilip modasi gecince veya dandik bir Ispanyol markasi replikasini yapinca da Ebay'de satariz. 

Iste bir ayakkabinin bana sabah sabah dusundurttugu...

Friday, January 10, 2014

Tchibo Tüy Toplama Makinesi


Erkek arkadasimin Tchibo'nun indirim reyonunda gordukten sonra alip evde denedigi, sonrasinda cok begenip benimde dun aksam aldigim super bir alet!!! Giymedigim, yeni ama uzeri kabarmis yun-karisimi bir paltomun uzerindeki tuyleri jiletleyip tertemiz yapti. Sanirim artik satista yok ve sadece indirim reyonlarinda duruyor. Eger bulabilirseniz siddetle tavsiye ediyorum.

Clarisonic Mia 2 Deneyimim



Kalkip uzun uzun Clarisonic Mia 2 hakkinda yazmayacagim. Internette cihazi anlatan guzel, detayli ve izlemesi cok keyifli videolar var. Onlari izleyerek hem marka hem de Mia 2 hakkinda genel bir bilgi sahibi olabilirsiniz. Hic duymayanlar icin kisa bir ozet geceyim, Clarisonic Mia 2 ulrasonik yuz temizleme cihazi ve insan kulagının isitemeyecegi kadar yuksek frekansli ses dalgalariyla (yani >20 kHz) cildi temizliyor.

Ben bu postta size kendimce gozlemledigim ve aklimda tuttugum kisa kisa notlari derledim: 

- Oncelikle daha onceleri blog'da da belirttigim gibi 2011-2012 arasi cok sorunlu bir cilde sahiptim. 2012 araliktan beri cildim icin dogal tedaviye yoneldim ve dogal yag karisimlari kullanarak bir sene icinde cildimi iyilestirdim. Agresif bir sekilde cikan aknelerimi gecirip en sonunda sivilce lekelerimle kaldim. Arada bir-iki tane gene sivilce cikiyor ama oncesi gibi cok rahatsiz etmiyor. Yani cihazi aldigim zaman cok problemliden az problemli bir cilde gectigim bir donemdi, yuzum agresif aknelerden temizlenmisti.

-Cihazi 7 Aralik 2013 de aldim ve o gunden beri (4 gece aksatmam disinda)  her gece kullaniyorum. Deep pore fircasini haftada iki gece, diger sensitive fircasini ise geri kalan gecelerde kullaniyorum. 

-Bana bir dakika yetmedigi icin otomatik olarak verdigi sureyi (1 dk'yi) asiyor, canimin istedigi gibi 2-3 dakika kullaniyorum.

-Her gece farkli bir temizleyici deniyorum. Clarisonic'in verdigi promosyon temizleyiciyi de kullandim cok sevdim. Yuzumu germedi. Gercek boyunu kesinlikle denerim.

-Mia 2 nin pilinin bitisi cok komik. Tam kullanirken 'BIRP- BIRP' diye garip bir sekilde titreyip aniden duruyor. Adeta ruhunu teslim ediyor :))

-Telefonla konusurken, Facetime yaparken rahatca kullanabilirsiniz cunku sesi karsi tarafa gitmiyor.  Oysa elektrikli dis fircasi kullanirken ayni durum soz konusu degil;)) (Tespite bak hizaya gel...)

-Bu kadar konustuktan sonra cildime olan etkilerini soylemeliyim. Ben Mia 2'den  cok ama cok memnun kaldim. Cildimdeki porlar kuculdu ve sivilce lekelerim cok azaldilar. Bazi videolarda bahsedildigi gibi ilk kullandigim zamanlarda herhangi bir sivilcelenme yasamadim. Cildimde siyah nokta olusumu zaten yoktu ama beyaz noktalardan cok muzdariptim ve onlarinda ustesinden sanirim Mia 2 ile geldim. Cene kisminda olan farkli renk tonlamasi duzeldi ve genelde kizarik olan cildim biraz daha normale dondu. Keske daha once alsaymisim diyor severek kullaniyor, herkese tavsiye ediyorum.  

Killandigim noktalar: 

-Her kullanimdan sonra fircasini cikarip kurumasi icin uygun pozisyonda yatiriyorum, acaba fircalari hergece cikarip takmak Mia 2 nin dislilerini bozar mi?

-Cihazin bozuldugunu nasil anlayacagiz?Ortada ultrasonic bir cihazdan bahsediyoruz. Evet makinanin cikardigi bir ses var ama ultrasonic dalgalarin uretilip uretilmedigini nasil anlayacagiz? Garanti sureside az olunca sanki hemen bozulacakmis hissiyatina kapildim.  

-Blogu izleyenler tanitim yapmadigimi bilir. Clarisonic'le  uzaktan yakindan hicbir ilgim alakam yoktur. Burda yazilanlar 1 ay kullanim sonunda yazdigim kendi tecrubelerime dayanan objectif goruslerimdir. Iki-uc ay sonra tecrubeme dayali olarak hakkinda ne yazarim bilinmez, garanti edilemez. 

Haset


Son zamanlarda aklimin almadigi ve sok icinde izledigim bir sey var.

Benimde gicik oldugum, nefret ettigim, dalga gectigim, elestirdigim ünlüler veya bloggerlar var. Hatta bazilarini o kadar simarik, görgüsüz ve (biraz agir olacak ama) ucuz buluyorum ki ne siz sorun ne ben soyleyeyim. Evet dogru...Herkesi sevmek zorunda degilim!

Sadece kendi capimda degerlendirdigim, gulup gectigim bazen 'yok artik' dedigim bu kisilerin hicbirinin fotografinin veya videosunun altina hakaret veya kiskanclik iceren onur kirici, rencide edici yorumlar yazmiyorum. Paylasilan guzel bir manzara resminin altina 'Benimde seninki gibi antrenör bir babam olsa, o manzarali evde yasardim' gibi igrenc yorumlar birakmiyorum.

Hayatta ogrendigim  en guzel sey olmayanlara uzulmek yerine elimde olanlarla mutlu olmayi, sukrederek yasamakti. Kabul ediyorum, olgun degildim, tecrubesizdim ve bazen gereksiz hirs yaptim. Elimdekilerle mutlu olamadim ama ne gencligimde ne de simdi, bir baskasinin sahip oldugu seylerden dolayi ona hakaret etmedim. Hele hele,  sirf bende yok diye maddeye sahip olan kisiye 'baba parasiyla mi bla bla bla...' diye camur atip metaya tapmadim.

Bu bir psikolojik rahatsizlik mi bilmiyorum.

Bu yaziyi yazmak istedim cunku kiskanc yorumlar birakan insanlar bence cok onemli bir seyi bilmiyorlar.

Aslinda bu dunyada hicbirseye sahip degiliz.

Birkac hafta once kidemli bir is arkadasimiz saglik sorunlari yuzunden bazi el parmaklarini kaybetti. Zaman zaman onun basina gelenler bana gelseydi diye dusundugumde, sahip oldugumu sandigim maddi seyleri gectim ve aslinda vucudumun bile bana ait olmadiginin farkina vardim. Sahip oldugumuzu sandiklarimiz ve hatta bazen hakkimiz oldugunu dusundugumuz seyleri kazanmak ve kaybetmek o kadar kolay ki...

Hayat gercekten kisa...Haset sizin ruhunuzu, gucunuzu emer. Zamani kiskanclikla, ona buna laf atmakla gecirmek yerine insan ozune donup kendini dinlemeli. Biraz arinip, ruhunu temizlemeli...


Görsel                  



 

Güç


'Bir adamın karakterini test etmek istiyorsan, ona güç ver.' lafini gercekten Abraham Lincoln mu soyledi bilmiyorum ama bu sozun ne kadar dogru oldugunu ekim ayindan beri bir kez daha goruyorum.  

Guc insanlari kustahlastirabiliyor ve simartabiliyormus. Cigerini bildiginizi sandiginiz, naive oldugunu dusundugunuz insanlarin sahip olduklari guc sonrasinda cok sert karakter degistirmesini iclerinde tasidiklari  eziklige bagliyorum. Insan sahip oldugu gucu sesli bir sekilde savunmamali, göze sokmamali, gücle show yapmamali ve sessiz bir sekilde ilerleyip gucu nasil yonetecegini bilmeli.

Bence guc iki ucu keskin bir bicak. Insani rezil de gösterebilir, vezir de...

Wednesday, January 08, 2014

Düşerim





O nasil bir 'duserim' demek...Her dinleyisimde tuylerim diken diken oluyor. Muthis! Muthis! Muthis!